Etiketlenenler ‘TMU’
Panik Atak ve TMS (TMU)

Beyinden sahte bir alarm söz konusudur. normalde acil ve ani bir hastalık durumunda vucuttaki sinir ağı vasıtasıyla olaydan hemen haberi olan beyin, vucuttaki organların çalışma düzenini bu hastalığa karşı en iyi savunma pozisyonuna hazırlar.

Beyinden sahte bir alarm söz konusudur. normalde acil ve ani bir hastalık durumunda vucuttaki sinir ağı vasıtasıyla olaydan hemen haberi olan beyin, vucuttaki organların çalışma düzenini bu hastalığa karşı en iyi savunma pozisyonuna hazırlar. Mesela ciddi bir trafik kazasında beyin şalteri kapatır ve bilinçli olmayı ortadan kaldırır böylece, kişiyi kaza anının şiddetli fiziksel ve psikolojik acılarından korumaya alır. Bu yüzden ciddi yaralanmalı kaza geçirenlerin hemen hepsi kaza anını hatırlamazlar. Hatta bazen beyin, abartıya kaçar ve birkaç gün ya da daha fazlasını kayıt hafızasından silebilir. Bunların hepsi, organizmayı korumak için yapılır. Çok sevilen bir yakınını kaybeden insanların bir süreliğine kendilerini kaybedip bayılmaları da aynı koruma esasına dayanır.

Beyin şok bir üzüntünün kalıcı hasar oluşturmaması için şalteri kapatır.
Beyin, henüz bilinmeyen bir sebepten dolayı, nöroendokrin sistemi devreye sokarak, vucuda acil hastalık alarmı verir. İşte bu andan itibaren vucudun tüm organları aslında mevcut olmayan bu hastalığa karşı savunmaya geçer. Diyelim ki, beyin kalp krizi alarmı verdi. Bu durumda nabız hızlanır, tansiyonda iniş çıkışlar, daha ziyade yükselme yaşanır, terleme olur, kana geçen fazla miktarda adrenalinden dolayı, extremitelerin ısı derecesi düşer, el ve kollarda uyuşmalar olur, vucut beyinden gelen alarma karşı üst düzey savunmaya geçer. Böylece kalp krizi geçirdiğini sanan birey, yaşadığı yoğun ölüm korkusu ile kendini en yakın sağlık merkezine zor atar. Ancak hastanedeki tüm tetkikler kalp krizinin olmadığını gösterir. Kişi bununla da yetinmez olası tüm araştırmaları farklı farklı sağlık merkezlerinde tekrar tekrar yaptırır. Hiçbirinde sonuç farklı değildir. Tüm doktorlar kalp yönünden sağlam raporu vermesine rağmen, bilinmeyen bir zamanda yine aynı sendrom yaşanır. Kişi her defasında ya gerçek kalp krizi yaşıyorsam şüphesi ile yine hastanelere koşar. Bu durum böyle yaşanır durur.

Panik atak hastaları, genelde zeki, mesleklerinde başarılı, iş güç sahibi kimselerdir. Kişilik olarak hassas, kendilerine ve çevrelerine önem veren, dostluklara değer veren tiplerdir. Dolayısıyla panik atak, kişilik zayıflığından kaynaklanan bir durum değildir. Kişinin kendi iradesi ile üstesinden gelebileceği bir durum da değildir. En çok kardiovasküler sistemle alakalı hastalıklar, panik atak olarak karşımıza çıkar, serebrovasküler hastalıklar, mide kanaması, bulaşıcı hastalıklar gibi tablolarla da ortaya çıkabilir. görüntülü ve yazılı medyanın, internet haberlerinin çok etkisinde kalırlar. Özellikle genç ölümlerle alakalı haberler çok ilgilerini çeker.

PANİK ATAK TEDAVİSİ.

Panik atak tedavisinde ilaç tedavisi, psikoterapi ve TMS uygulamaları, başlıca tedavi seçenekleridir.

İlaç tedavisinde antidepresanlar ve anksiyolitikler tercih edilir. Genelde uzun soluklu bir tedavidir. İlaçlar 15 gün sonra tam manasıyla etkilerini göstermeye başlarlar bu yüzden sabırlı olmalıdır. Hastalar iyileştim düşüncesiyle kendi kendilerine ilaçları kesmemeleri gerekmektedir. Aksi taktirde nüksler gelişebilir.

Ağır vakalarda ilaç tedavisinin yanı sıra psikolojik destek ve psikoterapi de uygulanabilir. Ülkemizde gerçek manada yeterli psikoterapistin olmaması tedavinin daha çok ilaçla yapılmasına neden olmuştur. Psikoterapi de hasta da panik atağa neden olan etkenlerin telkin yoluyla ortadan kaldırılması esasına dayanır. Hastaya panik atakla baş etme mekanizmaları öğretilir. Atağı yatıştıracak nefes alıp verme teknikleri öğretilir.

Özellikle ilaçlara cevap vermeyen ya da tam düzelmeyen hastalar TMS seanslarını denemelidirler. Manyetik stimülasyonla, depresyon ve panik atak merkezi resetlenerek temelden tedavi imkanları araştırılır. Bu tedavinin bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur. Her yaşta hastaya uygulanabilir. Hamile bayanlar gönül rahatlığı ile TMS tedavisi görebilirler. Antidepresanlar gibi kilo aldırıcı yan etkileri olmaz.

 
Otizm ve TMS (TMU)

Stres organizmanın bedensel ve ruhsal sınırlarının tehdit edilmesi ve zorlanması ile ortaya çıkan bir tepkimedir. Tehdit ve zorlamalar karşısında canlı kendini korumaya yönelik bir tepki zincirini harekete geçirme özelliğine sahiptir. Bir tehlike ile yüzyüze gelen canlı başa çıkamayacağına inandığı bu tehlikeden uzaklaşmaya çalışır, başa çıkacağına inandığı tehlike ile savaşır ve böylece yeni duruma bir uyum sağlar. Uyum sağlayamadığı durumlarda ise bu kez organizmada bir takım olumsuzluklar çıkmaya başlar. Esas itibarla stres oluşturan faktörler, insanın başa çıkabileceği ya da üstesinden gelebileceğini düşündüğü konularda yaşanan sorunlardır. Zira insanın kendi gücünü aşan proplemler kesin bir teslimiyetle kabul edilir ve belirgin bir stres nedeni oluşturmaz.

Otizm, doğuştan gelişen, beynin ve sinir sisteminin farklı yapısından ya da işleyişinden kaynaklandığı kabul edilen nörobiyolojik bir bozukluktur. Başkalarıyla etkileşimde bulunmayı engelleyen ve kişinin kendi iç dünyasıyla baş başa kalmasına yol açan otizm, genellikle 2 yaş civarında ortaya çıkarak, bireylerin sosyal iletişim, etkileşim ve davranışlarını olumsuz olarak etkilemektedir. Otizm genel olarak nörologların cerebral palsy dedikleri durumdan ayrılması gerekmektedir. Çünkü cerebral palsy, doğuştan itibaren var olan bir nöropsikiyatrik bozukluktur, halbuki otizmli çocuk doğduğunda normaldir. Daha sonra henüz bilmediğimiz sebeplerden ötürü, beyin degenerasyonu başlar. Otizm genel itibarla 2 yaş civarında ortaya çıkar. O zamana kadar tüm gelişimsel peryotları normal seyreden çocuk birden bozulmaya başlar ve aile de bunu bir süre sonra fark eder.

Otistik bozukluğu olan çocuklarda üç temel belirti vardır. Bunlardan birincisi iletişim alanındadır. Yani konuşma, jest ve mimikler vb, araçlar ve etraf ile iletişimin olmaması veya çok kısıtlı ve sınırlı olmasıdır. Aileler çoğunlukla çocuklarını ”konuşmuyor” diye kulak-burun-boğaz hekimine veya çocuk hastalıkları hekimine götürürler. Daha sonra da, yapılan tetkiklerin normal çıkması ile çocuk nörologlarına ya da psikiyatristlerine giderler. İkinci bozulan alan ise çevre ve diğer insanlar ile etkileşim alanıdır. Yani çocuk başkaları ile duygularını, başarılarını, sevinçlerini paylaşmaz ve etrafındaki insanlar ile karşılıklı etkileşime girmek istemez. Zaten otizmin kelime anlamına uygun olarak ” kendi halinde, kendi kabuğunda” davranır. İnsanların duygusal değişiklikleri ve sinyalleri onları etkilemez veya çok sınırlı olarak etkileşim görülür. Yaşıtlarının yanına gitmez, onlar ile ilgilenmezler. Üçüncü temel bozulma alanı ise ısrarla tekrarlayan davranışlar ( dönme, sallanma, zıplama vb.) ve çok sınırlı olan ilgi alanıdır. Bu durumdaki bir çocuk çamaşır makinasının dönen merdanesi karşısında saatlerce oturup bakabilir veya bir arabanın tekerleğini saatlerce çevirebilir veya bir eşyanın parçası ile saatlerce oturup uğraşabilir.

Dünya da ve ülkemizde her 150 çocuktan biri, otizmden etkilenmiştir. Ülke nüfusumuzu düşünürsek, aramızda 450 bin civarında otizmli birey vardır. Aynı oran temel alındığında, 0-14 yaş grubunda 125.000 civarında otizmli çocuk olduğu tahmin edilmektedir.

Otizmin genetik tabanlı olduğu görüşü ağırlıktadır. Bu konuda yapılan çalışmalarda bazı ipuçları bulunmakla birlikte, çalışmalar henüz sonuçlanmamıştır ve otizme neden olan genler belirlenememiştir. Genetik faktörlerin çevresel koşullarla tetiklenebileceği düşünülmektedir.

Otizmin bugün için kabul edilen en önemli tedavi aracı, erken yaşta verilmeye başlanan yoğun bireysel tedavidir. Özel yetiştirilmiş terapistlerle haftada en az 20 saat bireysel tedavi uygulanmalıdır. İdeal tedavi haftda 40 saattir.

Otizm tedavisinde manyetik şoklama suretiyle beyin hücre uyarımı (TMS=Transkranial Manyetik Stimülasyon) umut ışığı olmaya başlamıştır. Louisville Üniversitesinden prof. Manuel Casanova, yaptığı açıklama da TMS’nin hiç bir yan etkisi olmadığı ve otizm tedavisinde bazen inanılmaz ve çok şaşırtıcı faydalar sağladığını ifade etmiştir. Henüz bir çok kimsenin bilmediği, TMS tedavisinin şoklama yöntemi ile beyini resetlediği ve böylece bir çok davranışsal ve psişik bozukluğun düzeldiği ifade edilmektedir.

 
Beyin Resetlemesi ve TMS (TMU)

Transkranial Manyetik Stimülasyon (TMS) sistemi ile beynin bir bilgisayar gibi resetlenebilir mi?

Son yıllarda bilim adamlarının, düzensiz beyin fonksiyonlarını normalleştirecek ve aynen bir bilgisayar gibi resetleyerek, duygu, düşünce, hareket ve hafıza gibi birçok beyin fonksiyonunu normal hale getirecek bir tedavi uygulaması (TMS) geliştirmişlerdir.  TMS ile beyine şok manyetik uyarılar gönderilerek, beyinin hastalanmadan önceki sağlam durumuna dönmesi amaçlanmaktadır.

Beyinde milyarlarca hücre vardır. Ve her hücre bir bilgisayar gibi, birbirleri ile karmaşık bir iletişim ağı ile haberleşmektedir. Hülasa insan beyini milyarlarca bilgisayardan müteşekkil dev bir network gibidir. Bu hücreler arası iletişim ve yorumlar henüz tam olarak çözülemeyen mikromoleküler biyolojik ajanlarla gerçekleşmektedir. Hücreler arasındaki mikromoleküler dengesizlikler depresyon, obsesyon ve panik ataktan tutun da unutkanlık, parkinson ve baş ağrısına kadar birçok nöropsikiyatrik hastalıklara neden olmaktadır. TMS vurumları, elektomıknatısların ürettiği manyetik darbeler neticesinde aynen bir ses ekosu misali hücreleri baştan başa resetleyerek, moleküler dengesizliği ortadan kaldırıp, hastalıkları düzeltmektedir. Korteksin yargılama, karar verme ve planlama işlemlerinde etkili bölgeleri ile limbik sistemin duygular ağırlıklı bölgelerini birbirine bağlayan zincirlerin düzenli çalışması hayatın ahengi için şarttır. Depresyon, panik atak, OKB, unutkanlık ve bipolar bozukluk durumlarında bu zincirlerdeki ahenksizlik söz konusudur.

Tıpkı bir bilgisayar ağının resetlenmesi ya da formatlanması (Yeniden yapılanması) gibi etki gösteren manyetik darbe uyarımları, bu bölgelerdeki akımları yeniden yapılandırabilmektedir. Böylece bir çok psikolojik bozukluğun yanısıra unutkanlık, odaklanma ve konsantrasyon bozuklukları da TMS tedavisi ile normale dönmektedir. Özellikle yoğun stres altında çalışan ve metropol sıkıntıları ile boğuşan insanlarda büyük rahatlama sağlamaktadır.
İnsan beyni, bilgisayarlara çok benzemektedir. Nasıl ki, bilgisayar hardiskleri lüzumlu lüzumsuz bir çok veri ve belge ile doldurulduğunda zamanla bilgisayar yavaşlıyor ve hata veriyorsa, aynı insan beyni de öyledir. Mazide kalmış bir çok acı hatıra, üzüntü, stres ve korkular beyinde saklanmakta ve çoğu zaman bunların farkında olmamaktayız. Meşhur bir söz vardır; ‘’Allah affeder ama sinirler asla’’ bu söz çok doğrudur. Geçmişte yaşanan bir çok hatırayı beyin depolamaktadır. Ve beyin  yerli yersiz bir çok kayıtla dolmakta, eğer tedavi edilmesse beyin yorgunluğu ve durgunluğu gelişmektedir. Bu durumda unutkanlık ve hafıza bozuklukları kaçınılmazdır. Ayrıca konular ve olaylar arası kooperasyon ve bilişsel yorumlama da sağlıklı yapılamayacağı için yaşam için gerekli olan doğru sentez ve analizler de yapılamaz. Bu ise topyekun bir performans düşüklüğü ve başarısızlık getirir. Bu nedenle dünya da önemli firma yöneticileri ve CEO’lar muhtelif aralıklarla mesela birer ay ara ile TMS seansları alarak beyinlerini zinde ve enerjik tutmaktadırlar.

TMS uygulamasının sadece depresyon değil, panik atak, obsesif kompulsif bozukluk, felç, alzheimer gibi hastalıklarda ve daha bir çok nöropsikiyatrik bozukluklarda başarıyla kullanılmaktadır.
TMS, ayrıca beyinde yer işgal eden ve düşünce kıvraklığına engel olan zararlı ya da luzumsuz kayıt dosyalarını da elemine etmektedir. Bilincin önemsiz bularak geriye attığı bu kayıtlar, net hafıza da olmadıkları halde geri planda tutulur ve boş yere yer işgal ederler. Böylece genel bir zihinsel durgunluğa neden olurlar. Ancak şunu söyliyelim ki esas olan yeni hafıza kayıtlarında ki süratlilik ve performansdır. TMS yeni şeyler öğrenmede ve bunların kayıt altında tutulmasında kıvraklık ve süratlilik sağlar, kalıcı olmasını temin eder. Zaten bu sebepten alzheimer ve diğer demansiyel sendromların tedavisinde de kullanılmaktadır.

TMS’nin bir diğer faydası da, geçmişte yaşanmış ve yoğun olarak kayıtlandığı için sürekli bilinci rahatsız eden üzücü ve acı veren hatıraları, sürekli bilince gelmekten uzaklaştırması ve bu istenmeyen olaylar hatırlandığı halde acı vermez hale getirilmesidir. Kişi üzücü olayları hatırlar, bilir ama artık bilinci rahatsız etmez duruma geldiği için acı çekmez olur. Böylece geçmişte yaşanan ve bilinçli ya da bilinç altı anksiyete oluşturan hatıralar, kişiyi rahatsız etmez olur. Bu nedenle TMS, bir çok psikolojik rahatsızlığın tedavisinde her geçen gün daha bir önem kazanmaktadır. Özellikle ilaçlara cevap vermeyen ya da tam düzelmeyen depresyon ve panik atak hastalarına, TMS’yi şiddetle önermekteyiz. Literatürde ilaçlara dirençli birçok hastanın TMS  ile düzeldiğine dair sayısız örnek vardır. Ayrıca hamile olan ya da emzirme döneminde olup ilaç kullanması sakıncalı olan bayan hastaların güvenle kullanabileceği bir tedavi yöntemidir. Amerikan ilaç ve gıda dairesi (FDA) depresyon ve benzeri durumlarda TMS’nin güvenle kullanılmasına onay vermiştir.

Dr Mehmet Yavuz
Nöroloji Uzmanı